26 Temmuz 2013 Cuma

Sosyal asansör


M.C.Escher

Batılıların kullandığı ‘sosyal asansör’ diye bir tanım vardır.
Gelişmiş toplumlar, sosyal-ekonomik-kültürel açıdan ‘altta’ olan insanların yükselmesine, daha iyi yerlere, mevkilere, durumlara gelmesine yol verir.
Hatta bununla kalmaz, sosyal adalet ve şans eşitliği gereği, ‘sınıf atlamayı’ kolaylar ve desteklekler.
Fakir bir işçi çocuğu en iyi okullardan mezun olup tıp profesörü, banka müdürü, başbakan olabilir. Olabilebilir en azından.
Akışkanlık, gelişime açık (dönük) toplumların karakteridir; yoksa kabiliyetli insanların önü kapanır, insan zenginliği (kaynağı) değerlendirilemez, toplum kastlara bölünür ve gelişemez.
Ancak bu ‘aşağıdan yukarıya doğru hareket’ iki şekilde tezahür edebilir:
1-Sağlıklı yöntem
2-Hastalıklı yöntem
Sağlıklı yöntem, yukarıda sözünü ettiğim gibi, cahil ve/veya fakir bir ailede doğup büyümüş kabiliyetli ve başarılı çocukların iyi eğitim imkanlarına erişerek iyi yetişmesi, iyi yerlere gelmesidir. Bu yöntemle toplum, eğitim, bilgi, kültür ve bunun sonucu sosyo-ekonomik olarak kalkınır, gelişir, zenginleşir.
(Not: Eğitim > bilgi > kültür > sosyo-ekonomik kalkınma diye sıralamam tesadüfî değildir.)
Hastalıklı yöntem ise, bir zamanlar Amerikalılar’ın ‘sosyal darwinizm’ diye övdükleri ‘gelişme’(?) şeklidir.
Burada, tıpkı doğal seçilimde olduğu gibi, evrim sürecinde öne çıkan, ‘türünün en iyisi’ yahut ‘en çok hak edeni’ değil, şartlara en iyi uyum sağlayanı, fırsatları en iyi değerlendirenidir.
Yani kaba bir benzetme olacak ama, kendi haline, yani evrime ve doğal seçilime bırakırsanız, tarlayı ayçiçeği değil, arsız ökse otu kaplar.
Gene karikatürleştirmeme izin verirseniz, ‘hastalıklı yöntem’ geçerliyse, toplumda en kabiliyetli, en çalışkan, en bilgili, en hak eden değil... en acımasız, en ahlâksız, en arsız, en yüzsüz olan yükselecektir.
Ki mesela (madem ki Amerika’dan ve ‘sosyal darwinizm’den söz ettik) 1840-1900 yıllarında ABD’yi ‘dünyanın en büyük ekonomisi’ haline getiren ‘paranın baronları’, yukarıdaki tarife birebir uyar.
Türk ekonomisinden, Türk siyasetinden falan örnek verip başımızı belaya sokmayalım.
*
Peki toplumsal gelişmenin hastalıklı değil sağlıklı olması için ne gerekir?
Bir defa tarlanın mümbit olması.
Kimi tarladan, 90 sene sulasanız, gübreleseniz, adam gibi kültür alamazsınız.
Sonra, kültüre yer açmak için aykırı otları yolmanız.
Bunun için adam gibi kanunlar yapacak adam gibi seçilmişler, uygulayacak adam gibi atanmışlar ve denetleyecek adam gibi savcılar, hâkimler ve memurlar gerekir.
Tabii adam gibi bir millî eğitim sistemi de gerekir.
Adam gibi bir milli eğitim sistemini kurup çalıştıracak siyasî irade ve bu kapasiyete sahip adam gibi bakanlar ve kadrolar.
Hepsinden önemlisi, toplumda üç kağıtçılığın, köşe dönmeciliğin, uyanıklığın, yalanın, talanın, arsızlığın, yolsuzluğun, hırsızlığın, soysuzluğun, yalakalığın değil; dürüstlüğün, namusun, efendiliğin, doğruluğun ‘muteber’ olması gerekir.
Tabii bu değerleri benimseyip yüceltecek aydınlar, gazeteciler, kanaat önderleri.
Ama bu söylediklerim bizim konumuz değil, çünkü Türkiye’de konu köşe yazısını aşar, bilim-kurgu alanına girer.


Not: Konuyla doğrudan ilgisi yok ama Kemal Derviş’in ‘Yeni Sosyal Mutabakat’ başlıklı yazısını okumadıysanız, kaçırmayın. http://www.project-syndicate.org

Hürriyet-İK, 28.07.2013





1 yorum:

  1. Sosyal Asansör başılklı bu yazı etkileyici bir yazı, yazarında dikkati ve yorumlamasından ötürü teşekkür ederim okuyucuyu tatmin eden bir kalem nice güzel yazısını daha okumak dileğiyle. Fevzi Yetkin

    YanıtlaSil