14 Aralık 2013 Cumartesi

Zaten bizde şans olsa, falan…


Şu kadarını söyleyeyim (demiştim geçen hafta ‘şans’tan bahsettiğim yazıda):

Perşembe günü bir telefon geldi: “Serdar Bey, sizi ...’den arıyorum. Burada, büyük dedenizden kalma bir arsanızın olduğunu biliyor musunuz?

*
Hani filmlerde olur; adama, vakti zamanında Amerika’ya göçmüş, varlığından bile haberdar olmadığı amcasından petrol kuyuları falan kalır...

Gerçi bizim kuşakta bu hayal, bir sabah ‘Jeyar Yuving’ olarak uyanmak şeklinde değil de, her öz-hakiki-İstanbullu ailede en az bir adet bulunan, ‘bir zamanlar Şam Valiliği yahut Kahire’de kethüdâlık yapmış cennetmekân bir dede’den 150 senedir geldi gelecek miras şeklinde tezahür eder.

Benim de ana tarafımda bir Kevâkibî mirası ve milyar dolarlar telaffuz edilirdi de (ne anlama geldiğini bilsem de ‘telahhuz’ demem daha yerinde olurdu belki), ciddî miydi, bu tür hayallerle yaşayan düşkün konakzâdelerle mavra mıydı, çocuktum hatırlamıyorum.

Kulağım, telefonun ucunda kendini tanıtan ve derdini anlatan zatı dinliyor ama, zil sesine kadar atalet içinde olan nöronlarımda bir hız, bir canlılılık, bir heyecan, görseniz gözleriniz yaşarır.

Özetle, beni arayan beyin bir arsası varmış, üzerine inşaat yapmak isteyince bu arsanın bir köşesinin hâlâ dedemize ait olduğu ortaya çıkmış falan...

*

Zaten geçen hafta ‘azzzz sonra’ yaptık, daha da uzatıp yerli diziyle çevirmeyelim:

1. Arsa büyük dedeme değil, büyük dedemin müteveffa oğluna, yani annemin dayısına aitmiş. Hasılı mirasçıları biz değiliz.

2. Mirasçısı ben olsam da kaç yazarmış bu arada, çünkü söz konusu ‘arsa’ zaten cem’an 27 m2’cik imiş.
Yani sözün kısası, dostlar, zaten bizde şans olsaydı, vesaire, vesaire... Bakınız yazının başlığı.

*

Maden ki geçen yazıda yarım yamalak ‘başarı-şans’ ilişkisinden söz ettik...

Başarılı denilen insanların çok şanslı insanlardır.

     Bir kısmının başarısı şanstan ibarettir.
     Bir kısmı zaten başarılıdır, şansı da iyi gitmiştir.
     Bir kısmı zaten başarılıdır, şansını iyi kullanmıştır.
     Bir kısmı zaten başarılıdır, şansı zorlamıştır.
     Bir kısmı zaten başarılıdır, şanssızlığı yenmeyi de başarmıştır.

Başarısız insanların çoğu şanssız insanlardır.

     Bir kısmının başarısızlığının tek sebebi şanssızlıktır.
     Bir kısmı zaten başarısızdır, şansı da kötü gitmiştir.
     Bir kısmı zaten başarısızdır, şansı olsa da iyi kullanamayacaktır.
     Bir kısmı zaten başarısızdır, şansı hiç zorlamayacaktır.
     Bir kısmı zaten başarısızdır, şanssızlığı yenmeyi denemiş ama başaramamıştır.

Ne başarılı ne başarısız insanları nereye koyacağımı bilemedim.

Siz de kendinizi yukarıdaki cetvelde bir yere yerleştirebilirsiniz.

Ama her şeyden evvel, bilmeniz gereken iki kural var:

(1) Başarının ‘sizin için’ ne anlama geldiğine ‘siz’ karar edin; başkalarının kriterlerine uymaya çalışmayın.

(2) Ve bu tarifi yaparken ‘hem yeteri kadar gerçekçi, hem yeteri kadar hayalperest’ olun.

Yoksa ya hayallerinizi ıskalarsınız ya hayatınızı. Ki aynı şeydir aslında.

Demek ki cevap vermeniz gereken hayatî bir soru var:

Sizin için başarı nedir?



Hürriyet-İK, 15.12.2013

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder