22 Mart 2015 Pazar

Bilmem anlatabildim mi? – 2


N.N. (İstanbul) - Serdar Bey, eski bir yazınızda ‘Türkiye’de patronların ve yöneticilerin hata yapma lüksü vardır’ diyordunuz. Açıklayabilir misiniz?
Böyle bir yazı hatırlamıyorum, ama sağda solda buna benzer laflar ettiğim doğrudur.

Bakmayın siz işadamlarının ağladıklarına, mart kedisi misali bağırıp çağırdıklarına; Türkiye paranın en kolay kazanıldığı ülkelerden biridir.
Kuralların esnekliği, kuraldışının ve kayıtdışının yaygınlığı, devletin parasının denizliği… detayına girmeyelim.

Yukarıdaki tarihî vecizeme (buna ‘cevize’ de denebilir ya neyse) bir iki örnek vermeye çalışayım:
(1) Kolay kazanıyorsan ve yerine kolayca koyacağını biliyorsan, kaybetmekten o kadar da korkmazsın ve dikkatsiz davranırsın. Bu bir lükstür, biir.

(2) Konumun gereği ; ve etrafında, değil seni eleştirecek, düşündüğünü dürüstçe söyleyecek adam bırakmadığın için, kimse sana hata yaptığını söyle(ye)mez. İkii.
(3) Hatalarını başkasının üstüne yıkabilirsin. Üüüç.

(4) Paran çok olduğu için, bol para bin ayıp örter, yediğin haltın zararını sineye çeker - pardon, vergiden düşer, devlete, mükellefe yıkarsın. Dööört.
(5) Ayrıca yöneticiysen, işi bilmeyen patron senin hata yaptığını görmez, yahut beceriksiz ve iş bilmeyen adamı o koltuğa oturttuğu için hatasını kabullenmek istemez. Beeeş. Vesaire, vesaire…

*
S.B. (Köln) – Serdar abi, toplantılardan şikayet ediyordunuz sık sık. Sanki büyük şirketlerde ‘toplantı modası’ geçer gibi günümüzde, ne dersiniz?

Vallahi sevgili S. artık bu soruyu soracağın en son insan benim.
Ben bu bakımdan son zamanlarda dünyanın en mutlu insanıyım.

“Verdiğim kahramanca mücadeleye rağmen - ki buna deli numarası yapmak, korkutma-sindirme manevraları da dahil - katılmak veya izlemek zorunda kaldığım toplantılara bakıyorum da, toplantı yapmak plaza çalışanlarının varlık sebeplerinden biri haline gelmiş” dediğim, bu konudaki son yazımdan beri (3.8.2014) daha bir rahatım.
20 yıllık sistemli ve sabırlı gayretimle yarattığım olumlu imaj ve gördüğüm itibar (gülme bana bak, gülmeee!), beni gereksiz, verimsiz, sıkıcı, yani neredeyse her türlü toplantıdan (bu arada seminerden, arama konferansından vs) koruyor.

Ama büyük şirketlere bakıyorum da, hâlâ işinin toplantı yapmak  olduğunu sanan çok plaza çalışanı var.
Sıkılan patronlar ve tepe yöneticiler için de bu toplantılar hem vakit geçirmek, hem de patronculuk oynayarak kendini tatmin etmek için iyi bir vesile.

Patron da, yönetici de, çalışan da bu işten mutluysa bir diyeceğim yok da, işi kim yapacak?

(Varsa son iki soru daha alalım…)


Hürriyet-İK, 22.03.2015
 
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder