N.N. (İstanbul) - Serdar Bey, eski bir yazınızda ‘Türkiye’de patronların ve yöneticilerin hata yapma lüksü vardır’
diyordunuz. Açıklayabilir misiniz?
Böyle bir yazı hatırlamıyorum, ama sağda
solda buna benzer laflar ettiğim doğrudur.
Bakmayın siz işadamlarının ağladıklarına,
mart kedisi misali bağırıp çağırdıklarına; Türkiye paranın en kolay kazanıldığı
ülkelerden biridir.
Kuralların esnekliği, kuraldışının ve
kayıtdışının yaygınlığı, devletin parasının denizliği… detayına girmeyelim.
Yukarıdaki tarihî vecizeme (buna ‘cevize’
de denebilir ya neyse) bir iki örnek vermeye çalışayım:
(1) Kolay kazanıyorsan ve yerine kolayca
koyacağını biliyorsan, kaybetmekten o kadar da korkmazsın ve dikkatsiz
davranırsın. Bu bir lükstür, biir.
(2) Konumun gereği ; ve etrafında, değil
seni eleştirecek, düşündüğünü dürüstçe söyleyecek adam bırakmadığın için, kimse
sana hata yaptığını söyle(ye)mez. İkii.
(3) Hatalarını başkasının üstüne
yıkabilirsin. Üüüç.
(4) Paran çok olduğu için, bol para bin
ayıp örter, yediğin haltın zararını sineye çeker - pardon, vergiden düşer,
devlete, mükellefe yıkarsın. Dööört.
(5) Ayrıca yöneticiysen, işi bilmeyen
patron senin hata yaptığını görmez, yahut beceriksiz ve iş bilmeyen adamı o
koltuğa oturttuğu için hatasını kabullenmek istemez. Beeeş. Vesaire, vesaire…
*
S.B. (Köln) – Serdar abi, toplantılardan şikayet ediyordunuz sık sık. Sanki
büyük şirketlerde ‘toplantı modası’
geçer gibi günümüzde, ne dersiniz?
Vallahi sevgili S. artık bu soruyu
soracağın en son insan benim.
Ben bu bakımdan son zamanlarda dünyanın en
mutlu insanıyım.
“Verdiğim kahramanca mücadeleye rağmen - ki
buna deli numarası yapmak, korkutma-sindirme manevraları da dahil - katılmak
veya izlemek zorunda kaldığım toplantılara bakıyorum da, toplantı yapmak plaza
çalışanlarının varlık sebeplerinden biri haline gelmiş” dediğim, bu konudaki
son yazımdan beri (3.8.2014) daha bir rahatım.
20 yıllık sistemli ve sabırlı gayretimle
yarattığım olumlu imaj ve gördüğüm itibar (gülme bana bak, gülmeee!), beni
gereksiz, verimsiz, sıkıcı, yani neredeyse her türlü toplantıdan (bu arada
seminerden, arama konferansından vs) koruyor.
Ama büyük şirketlere bakıyorum da, hâlâ
işinin toplantı yapmak olduğunu sanan
çok plaza çalışanı var.
Sıkılan patronlar ve tepe yöneticiler için
de bu toplantılar hem vakit geçirmek, hem de patronculuk oynayarak kendini
tatmin etmek için iyi bir vesile.
Patron da, yönetici de, çalışan da bu işten
mutluysa bir diyeceğim yok da, işi kim yapacak?
(Varsa son iki soru daha alalım…)
Hürriyet-İK, 22.03.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder