1 Mart 2013 Cuma

Eğitim şart değilmiş!


Meherzia 53 yaşında. 27 yaşında bir süpermarkette tezgahtar olarak iş bulmuş. Ticaret lisesi mezunuyum diye yalan söylemiş. Marketin genel müdürlüğüne kadar yükselmiş. Okuması yazması olmadığını kimse fark etmemiş.
Paris’te bir büyük bankanın sermaye piyasaları departmanında çalışan 32 yaşındaki ‘trader’ Mickaël’in lacivert takım elbisesi, cart yeşil kravatı ve kahverengi ayakkabılarıyla Gordon Gekko’dan (1) farkı yok. Var aslında: Bu Mickaël okumaktan yazmaktan aciz. Ve, inanması daha da zor, uluslararası piyasalarda rakamlarla ve milyonlarca dolarla oynayan bu yatırım uzmanı, Fransa’nın en prestijli ‘business school’larından birinden mezun. Mastır derecesinde!
Pascal bir büyük oteller zincirinde müdürlüğe kadar yükselmiş. O da okuyup yazamıyor.
Batı ülkelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında ve şirketlerde sorumluluk mevkilerine gelmiş çok sayıda böyle cahil varmış. (2)
Doğru kelime ‘cahil’ mi, bilmiyorum. Meherzia hiç okula gitmemiş, cahil. Ama Mickaël ile Pascal, batılıların ‘functional illiteracy’ dediği sorundan muzdarip. Yani eğitim almışlar ama okuyup yazmaktan acizler. (3) Tıbbi açıklamalar beni aşar.
Resmi kurumların açtığı, eğitimsiz kadınlara, göçmenlere, hatta mavi yakalılara hitap eden okuma yazma kursları var. Şirketlerde de yöneticilerden özellikle mavi yakalılar arasında eğitime ihtiyacı olanları stajlara, formasyonlara yönlendirmeleri istenir.
Ama kimsenin aklına üst düzey yöneticimin okuması yazması var mı, diye sormak gelmez. Hiçbir yönetici de çıkıp, haliyle, ‘Ben de Ali Okuluna gitmek istiyorum’ demez.
Nasıl gizliyorlar, işlerini nasıl yapabiliyorlar, ayrı bir konu…
Bu insanların hayatı bir cehennem!
*
Resmî (yani yalan) verilere bakarsanız, Türkiye’de her 100 kişiden neredeyse 95’i okuryazar.
Yerseniz...
Gerçi, yüzde 100’ü ‘okuryazar’ olsa ne yazar? Okuryazar dediğin, yolu ilkokula düşmüş demek. Verin vatandaşın eline kağıdı kalemi, bir toplama çıkarma yap, bir mektup yaz deyin; koyun önüne bir gazeteyi, yüksek sesle okumasını isteyin. Görün bakın bu memlekette ‘okuryazar’ diye kime diyorlar.
Zaten okumayı yazmayı bilse ne yazar. Hiç okumadıktan yazmadıktan sonra!
Okuya okuya maç yorumu okuyacak, yaza yaza İddia kuponu dolduracak...
İnsanların kabahati mi? Hem evet, hem hayır. Eğitimli bir halk isteniyor mu? Tartışılır.
Peki bu durum Türkiye’ye mi has? Derecesi değişebilir, dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı böyledir. Bizim gibi ülkelerde daha kötüdür, o kadar.
Asıl felaket eğitimli cahillerin durumu.
Hem Türkiye’ye milyarlarca dolara mal oluyorlar, hem de milyarlarca doları yönetiyorlar.
Ne doktorlar, ne mühendisler var, ders notu fotokopisinden gayrı hayatında bir şey okumamış. (Gazetecilerden söz etmiyorum bile.)
Şirket yöneticileri ise, farklı bir konu.
Amerika’da, Fransa’da olur da, Türkiye gibi fıtraten cahil bir memlekette olmaz mı; bizde de mutlaka ‘okuması yazması olmayan yönetici’ vardır arada kaynayan.
Ama dediğim gibi asıl sorun, yaygın eğitimli cehalet.
Millîsi yalan, b.tan seçmeli eğitim sistemimiz ‘ezberi kuvvetli cahil ordusu’ yetiştiriyor.
Uzmanlaşma da cehaleti, en azından ‘kültürsüzlüğü’ körüklüyor.
Şirketler ve patronlar, haliyle, bilgi, kültür değil, yaptığı işi iyi yapan yönetici istiyorlar.
Ama bir yere kadar...
İsterse Harvard mezunu olsun, isterse dünyanın en acar finans direktörü, en cabbar satış koordinatörü...
Bu anlamda cahilse, kültürsüzse, derinliksizse, dünya görüşü de, ufku da bir yere kadar.
Bu da o şirketin, bu da Türk ekonomisinin, bu da Türkiye’nin belli bir çizgiyi aşmasını engelliyor.
Balık baştan kokar ama, bazen ayak nerede, baş nerede, bilemezsiniz...


(1) Le Monde, 17-18 Şubat 2013
(2) Wall Street: Money Never Sleeps filminde Michael Douglas’ın canlandırdığı finans gurusu
(3) Bu durumdaki en ilginç (ve medyatik) vaka ise ‘okuma yazması olmayan lise hocası’ John Corcoran. Hem de İngilizce hocası. Öğrencilerinin taptığı bir ‘efsane’ hoca. 48 yaşında artık dayanamayıp emekli olmuş ve 2008’de yaşadıklarını bir kitapta anlatmış: The Teacher Who Couldn’t Read

Hürriyet-İK, 24.02.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder