... ya da 12 saniyeye sığmak
Jean-Pierre Robin, (bu bilgileri aldığım ve bol bol esinlendiğim) Le Figaro'daki bir makalesinde anlatıyor:
* Fransa'da bir araştırma yapılmış. İşyerinde bir bilgisayarı olan çalışanların yüzde 93,3'ünün günde en az 4 saat ekrana baktıkları ortaya çıkmış. Günde 6 saatini ekran karşısında geçirenlerin oranı yüzde 70 imiş. (Beni hiç sormayın! Haftanın en az 6 günü 14 saat bilgisayar karşısındayım! Ekran budalalığında ilk yüzde kaça girerim, bilemiyorum...)
* San Diego Üniversitesi'nde yapılan bir diğer araştırmaya göre, 2008 yılında, her Amerikalı günde ortalama 34 milyar octet enformasyon alıyormuş. Televizyon görüntüsü, ses vs olarak. Bunun sadece binde 1'i (kağıtta veya ekranda) yazılı enformasyon imiş. (Bu rakam gazetecilere de haddini bildirecektir umarım!)
* Google'un CEO'su Eric Schmidt'in verdiği rakamlar daha korkunç: ‘Günümüzde, her 48 saatte 5 exaoctet enformasyon üretiyoruz. Bu, ilk insanın ortaya çıkışından bugüne kadar üretilen enformasyona eşit...’ (Exaoctet = 1 milyar x 1 milyar octet yani 10 üstü 18. Burada enformasyondan maksat da insanoğlunun ürettiği her türlü sinyal, kelime, görüntü vs.)
* Schmidt ‘İnsanoğlu bence teknolojik devrime hazırlıklı değil’ diyor. ‘Hiçbir şeyi unutmadığınız ve asla kaybolamadığınız çünkü her an, artı eksi 1 metre, nerede olduğunuzun bilindiği bir geleceği hayal edebilir misiniz?’
* Robin diyor ki ‘Evreni yaratmadan önce tanrı ne iş yapıyordu, sorusu ilahiyatçıların zinhini hep meşgul etmiştir. Bu rakamlara bakınca, yeni bilgi teknolojileri ortaya çıkmadan önce, insanoğlu demek ki hiçbir şey yapmıyormuş.’
* Yukarıda sözünü ettiğim araştırmaya göre, bir çalışan günde ortalama (SMS, MMS ve e-posta olarak) 40 mesaj alıyormuş. (Ne talihli insanlar var. Çünkü ben 400 tane alanlar da tanıyorum...) Ve herkes, gelen mesaja anında bakmak istiyormuş.
* Zaten, insanların yapacak 2 işi varsa, bunlardan biri acil diğeri önemliyse, herkes acil işi önce yapmayı tercih ediyormuş.
* Sonuç: Günümüzde, bilgisayar karşısında çalışan bir insanın konsantrasyon (dikkatini toplama) süresi azami 12 saniyeyi geçmiyormuş.
*
Jean-Louis Servan-Schreiber'in anlamaya çalıştığı bu yeni dünyada artık herşey urgent (acil-ivedi) ve éphémère (çok kısa ömürlü, gelip geçici).
Yeni teknolojiler sadece çalışma şeklimizi değiştirmiyor.
Sadece sevdiklerimizle ve diğerleriyle iletişim ve etkileşim biçimimizi değiştirmiyor.
Toplumu değiştiriyor.
Bizi değiştiriyor.
Ama biz daha bunun adını koymaktan aciziz.
Sanki zaman hızlanıyor.
Yaşadığımız süre çok değişmese de, durup, yaşadığımızı hissedecek zamanımız kalmadığı için, zaman daha hızlı akıyor.
Peter Drucker'ın torunu (ve Live Matrix'in yaratıcısı) Nova Spivack ‘Zaman'la olan temel ilişkimiz değişiyor’ diyor (-muş daha doğrusu, yukarıdaki makaleden öğreniyorum ben de.) ‘Gerçek zaman (real time) web sebebiyle, işlememiz gereken enformasyon hacmi, 'şimdi'nin (now) anlamını değiştiriyor. Çok daha fazla enformasbon içerdiği için, şimdi çok daha kesif hale geliyor...’
*
19'uncu yüzyıl toplumları, geçmişe bakarak yaşadılar, diyor Spivack.
20'nci yüzyıl ise geleceğe bakarak. Onun için bilim-kurgu çok tutuldu.
‘21'inci yüzyılda 'şimdiki zaman' o kadar ezici ki (çünkü devasa bir veri tsunamisinin altında eziliyoruz) eğer düşünüp bir anlam veremezsek, karşısında durmamız mümkün değil...’
Bugünün siyasal, toplumsal ve bireysel sorunlarını anlamak için, bu korkunç ama kaçınılmaz gerçeği de göğüslemeliyiz.
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 26.09.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder