Le Monde, Vladimir Putin'in iktidarı bırakmamak için yaptığı oyunları 'cynisme' olarak yorumluyordu.
Alıntı yapabilmek için kelimenin Türkçe karşılığına baktım.
Tahsin Saraç ‘Kinizm felsefesi, kelbiye, köpeksilik’ dedikten sonra ‘Edep kurallarını hiçe sayma, utanmazlık, edepsizlik, hayasızlık’ karşılıklarını öneriyor.(Adam Yayınları)
Putin'in yeniden 'resmen' başkan olmak için dünyanın gözüne soka soka yaptığı oyun gerçekten akıl alır gibi değil. (Yerim olsa...)
Aynı gün, gazetelerde bir haber daha vardı:
11 ilyar dolar servetiyle Çin'in en zengin insanı olan Liang Wengen, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'ne girmeye hazırlanıyor. Dünyanın en hızlı büyüyen 'vahşi kapitalist' ülkesi, komünist (!) diktatörlükle yönetiliyor biliyorsunuz.
Politika 'cynisme' üstüne kuruludur.
Artık siz buna ister köpeksilik deyin ister hayasızlık.
Eğer bir ülkede demokrasi yok ise, yahut var gibi ama yok ise, iktidarı elinde tutunlar, Çin veya Rusya'da olduğu gibi, halka veya adalete hesap vermeyeceklerini bildikleri için, utanmada n, sıkılmada n 'politikanın gerçek yüzünü' gösteriyorlar.
Buna karşılık bir ülkede demokrasi ve hukuk ne kadar yerleşmiş ise, bu oyunları o kadar gizli ve zevahire uydurarak oynamak gerekiyor. Gerçek iktidar yer altına iniyor.
Bu sebeple Le Monde'a katılmıyorum.
Bence Çin'in güçlü adamı Hu Jintao ve Rus Çarı Putin, bir Sarkozy'den, bir Merkel'den hatta bir Obama'dan daha dürüst ve açık yürekli.
En azından ne oldukları ve oynadıkları oyun belli. İkiyüzlü değiller.
*
İster Alacaköy'ün muhtarlığı olsun, ister Ayakkabı Bağcığı Üretenler Derneği'nin başkanlığı, bir yerde küçücük de olsa bir iktidar varsa, orada politika vardır.
Varın siz yüz milyonlarca dolara hükmeden bankaları, şirketleri düşünün.
Devlet ve kamu yönetiminde, iktidar sahipleri yanlış politikalarının ve kabahatlerinin (hatta suçlarının) cezasını çekmezler.
Başkalarına (sonuçta halka) ödetirler.
Ama iş hayatında yani 'gerçek hayatta' (iş hayatı gerçek hayat değildir tabii ama neyse, felsefe yapmayalım) insanların 'doğru yaptıklarında ödülünü almaları, yanlış yaptıklarında cezasını çekmeleri' gerekir.
En azından daha iyisi bulunana kadar katlanmak zorunda olduğumuz bu kötü düzen bunu gerektirir.
‘Siyasi’ davranan yani ‘yapar gibi yapıp bir halt etmeyen’ yapandan daha muteberse;
Çalışanla çalışmayan, işini iyi yapanla yapmayan arasında bir fark yoksa, çalışmanın, başarmanın bir anlamı kalmaz.
Oysa öyle mi gerçekten?
Siz, bir çalışan olarak, CEO'nun kötü yönetiminin, müdürün kifayetsizliğinin bedelini ödediğine inanıyor musunuz?
Peki, çıkmayın o kadar yukarı, etrafınıza bakın:
Çalışanla çalışmayan arasında bir fark var mı?
Çok çalışan çok kazanıyor, en azından kıymeti biliniyor mu?
Yan gelip yatan yahut yanlış yapan bedelini ödüyor mu?
Hayır mı? O zaman kötü yönetilen bir şirkette çalışıyorsunuz.
Ama üzülmeyin, bu anlamda ülkemizde iyi yönetilen şirket yok gibi birşey...
*
‘Türkiye'de her şey olursunuz, ama rezil olamazsınız’ der ya Murathan Mungan...
Bakıyorum da, küçükten büyüye, ne çok 'muteber rezil' geziyor ortalıkta.
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 02.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder