OECD’nin 2010 Eğitim Raporu sonbaharda açıklandı.
Türkiye gene görmezden gelmeyi tercih etti.
Çünkü sonuçlar gene bir rezalet.
65 ülke içinde, Türk öğrenciler okuma-yazmada 41’inci, matematikte ve fende 43’üncü olabildiler.
Kırgızistan, Azerbaycan, Peru, Panama, Katar, Arnavutluk, Kazakistan gibi ortalaması çok düşük olanlar da dahil 65 ülkenin mesela ‘okuma-yazma’ (okuduğunu anlama, değerlendirme becerisi vs) ortalaması 493 içen, Türkiye (bu ortalamanın bile altında kalmayı başararak) 464 puan alabildi.
Birinci Çin'in (Şangay) puanı 556.
Çinli, Güney Koreli, Finlandiyalı, Singapurlu öğrenciler ilk sıraları paylaştılar.
Mesela ‘düşünme ve değerlendirme’ kategorisinde Çin (Şangay) 557 puan alırken, Türk öğrenciler 473 puanda kaldılar.
Ama geçerli bir mazeretimiz var:
Sorular hep bilmediğimiz yerlerden geldi.
Siyer, fıkıh, tefsir, hadis, kelâm olsa, değil OECD'nin BM'nin bile tozunu atardık alimallah.
İmam Hatipliler sakın alınmasın.
Sözüm ne onlara, ne okullarına.
Sözüm, 21.yy'da Türkiye'nin eğitim davasını, İmam Hatip Liseleri ve türbana indirgeyenlere.
Ayrım yapmaksızın, taraftar olanlara da, karşı olanlara da...
*
Eğer halkın eğitimsiz ve cahil kalmasında 'birilerinin' menfaati yoksa, söz konusu raporun da ortaya koyduğu gibi durum son derece vahim. Mesela...
31 (gerçek) OECD ülkesi içinde ‘eğitimi anaokulu ve ilkokuldan ibaret’ olanların toplam yetişkin nüfusuna oranı da hesaplandı.
Bu oran Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Norveç ve İngiltere’de sıfıra yakınken, Türkiye’de yüzde 59. (Milliyetçiler merak eder şimdi, Yunanistan’da yüzde 25.)
Ömründe 3-5 ilkokul kapısından girmiş herkes...
ilkokul diploması sahibi olmanın (şimdilik) sürücü ve devlet memurluğu ehliyeti sağlama dışında hiçbir şey ifade etmediğini, ilkokulu bitirenin okuma-yazma bildiğinin bile şüpheli olduğunu çok iyi bilir.
Türkiye'de 100 yetişkinden 59'u azami ilkokul mezunudur.
(Bu oran 2005 verilerine dayanan 2007 raporunda yüzde 63 idi. Demek ki bir iyileşme demeyelim ama daha-az-kötüleşme söz konusu. Bu hızla gidersek, 2050'lerde biz de yüzde 0'a inebiliriz.)
Ve bu 59'unun kaçının okuma-yazma bildiği meçhul.
'100 seçmenden 59'unun taş çatlasa ilkokulu bitirdiği bir memlekette bu kadar demokrasi bile mucize' filan diyerek siyaset yazmama kuralını delmeyelim ama...
Ekonomi ve istihdah açısından bunun ne anlama geldiğini ve yarının değişen dünyasında Türkiye'nin bu eğitim seviyesiyle kendine nerede yer bulabileceğini düşünmekte yarar var.
Şimdilik (eğitimli insanların yapamayacağı işleri yaparak) çok para kazanmış, görgüsüz zenginler gibiyiz.
Ama zenginlerin en görgüsüzü bile 'ben okuyamadım' diye çocuklarına iyi bir eğitim vermeye çalışır.
Bu sorunu çözmek hükümetlerin ve genelde cehaletten beslenenlerin menfaatine değildir.
Zaten isteseler de yapamazlar.
Bugüne kadar devlet eliyle çözülmüş bir meselemizi bilen varsa, bana da söylesin.
Yine umudumuz (bir avuç) sivil toplumda...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 12.12.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder