14 Nisan 2012 Cumartesi

Krizden çıkmak mı Allah korusun!(2)

Krizin geldiğini göremeyen ekonomistler, bugün büyük bir pişkinlikle krizin sonunun geldiğini söylüyorlar. İnanıp inanmamakta serbestsiniz. Hatta sevinip sevinmemekte de...
Avrupa'nın en önemli ekonomistlerinden biri, Jacques Attali ise, bu gürültü patırtıda çok daha farklı bir şey söylüyor:
Dünya, bir şekilde, kaos ortamına doğru ilerliyor!
*
Yani, devlet ileri gelenlerinin, ekonomistlerin, şirket yöneticilerinin dört gözle beklediği ve müjdelediği ‘krizden çıkış’ (ki krize hiç girmediğimizi söyleyenler bile var), o kadar da happy end olmayabilir. Yani belki tünelin ucunda ışık göründü ama, bu görünen ışık cehennemin ışığı da olabilir!
Jacques Attali'nin Survivre aux crises adlı kitabı, bir anlamda, her türlü krizde sağ kalma rehberi. Aşk acısı, şirket sorunu veya ulusal çöküntü, fark etmez, Attali krizde sağ kalmak için 7 kural koyuyor:
1-Kendine saygı
2-Zamanı dolu dolu yaşamak
3-Dünya ile empati kurmak
4-Saldırılar karşısında direncini geliştirmek
5-Yaratıcı olmak
6-Kimliklerini çoğaltmak ve geliştirmek
7-Devrim ihtimalini de göz önünde bulundurmak.
*
Herhalde 6'ncı madde gözünüzden kaçmamıştır: Kimliklerini çoğaltmak ve geliştirmek!
Ne yani, şahsî veya ekonomik krizlerden sağ salim çıkmak için, ikiyüzlü ve sahtekar mı olmamız gerekiyor? Yahut da dönek?
Öyle demiyor Attali; bunun adına 'ubiquité' (İngilizesi ubiquity) diyor.
Heryerdelik, her yerde aynı zamanda olma yeteneği.
Birbiri ardına ve - burası çok önemli - aynı anda birden çok hayat yaşamaya hazır olmak gerekiyor’ diyor.
Ve bireylere, örnek ve model olarak da 'maranoslar'ı gösteriyor. 15'inci yüzyıl İspanya'sında, ölüm (engizisyon) tehdidiyle 'sözde' Katolik olan, ama gizli gizli dinlerini uygulamaya devam eden Yahudiler'i. (Jacques Attali de bir Yahudi'dir. Onun için kimse alınmasın.) ‘... kendilerini birini olmaya, diğerini inkar etmeye zorlayan bir dünyada hem Katolik hem Yahudi olmayı bilen maranoslar gibi. Little Big Man'deki Dustin Hoffman misali, bir gün kızılderili, bir gün beyaz adam!’ diyor yazar’.
Heryerdelik, iki dünya arasındaki uçuruma düşmemek için, bir ayağı bir dünyada, bir ayağı ötekinde ‘iki gerçeklik, iki doğruluk arasında, kendi gerçekliğini yaratan ve dünyanın devam etmesini sağlayan’ bireyler olmak gerek.
Özetle: Krizin içinden geçmek değil, üstünden atlamayı bilmek gerekir. Milletler de, hayatta kalmak için radikal bir biçimde kimlik değiştirip, heryerdelik kuralını uygulayabilirler.
*
Benim açımdan sarih (açık, kolay anlaşılır) değil. Ama değişimi algılama konusunda Attali'ye güvenirim.
Bu tespiti (de) doğru ise...
Türkiye'nin, Türk şirketlerinin ve Türk yöneticilerin küresel(leşen) piyasalarda ve henüz adını koyamadığımız yapısal (ve dolayısıyla uzun vâdeli) krizde, eli giderek güçlenecek demektir.
Niyesini siz bulun, yerim kalmadı...

Serdar Devrim, Hürriyet-İK 10.01.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder