Bizim memlekette ‘amatörlük’ ne kadar yaygın, farkında mısınız? Her yerde böyle midir acaba?
Her şeyden evvel, insanımız pek bir ‘girişimci’ maşallah.
Daha doğrusu...
Adnan Benk ‘çevirgen’ diye bir kelime uydurmuştu; ‘Çevirgen diye, çevirmeden duramayan çevirmene derler’ derdi.
Bizim insanımız da ‘girişimci’ değil ‘girişgen’.
İşi biliyormuş bilmiyormuş, talep varmış yokmuş, sermayesi yetermiş yetmezmiş... gözüpek, daha doğrusu gözü kara bir milletiz.
Ticarete geç soyunduk ama maşallah, cengaverliğimizi burada da gösteriyoruz.
Kervan yolda düzülür, nasıl olsa!
*
Yazının girişinde ‘amatörlük’ dedim.
Amatör dediğim, olumsuz anlamda. Yani ‘bir işi, bir mesleği bir profesyonelin ehliyetine (bilgisine, yeteneğine, tecrübesine) sahip olmadan yapan’ hatta ‘acemi’ hatta ‘beceriksiz’ anlamında amatör.
*
Bir profesyonelin amatör ruhunu, heyecanını kaybetmemesi iyi bir şeydir.
Ama bir profesyonel, yani mal ve hizmetini para karşılığında satan bir insan, işini amatörce yapıyorsa, Çetin Altan’ın dediği gibi ‘daatsız!’
Ve bu durum bizde, özellikle hizmet sektöründe, hele hele heveslisi pek bol otelcilik ve lokantacılık sektöründe çok yaygın.
Niye ve ne yapmak lazım, bilmiyorum.
Hatta bir şey yapmak gerekir mi, yoksa ‘Te bu bunlar büle olurlar’ deyip, gülüp geçmek mi gerekir; alan memnun satan memnun diye düşünmek mi gerekir, ondan da emin değilim.
Bana bunları düşündüreni anlatmakla yetineceğim.
Zaten yerim fazlasına da el vermiyor.
*
Sabah kahvaltısı self servis. Garsona ‘Bu yumurtalar nasıl?’ diye soruyorum. ‘Çok güzel’ diyor. ‘Yani nasıl pişmiş evladım?’ Aptalca bir şey sorduğumu belli ederek gülümsüyor: ‘Haşlanmış tabii ki abi...’
Çocuk, katı yumurta, rafadan yahut kayısı diye bir şey duymamış o güne kadar.
*
Yarım pansiyon kalıyoruz. Akşam yemeği karanlıkta yeniyor. Karanlık dediğim, zifiri karanlık. Çünkü masadaki lamba bozuk. Ne yediğimizi göremiyoruz, deyince iki küçük gaz lambası getiriyorlar. Onlar da yanmıyor.
Garson, özrü kabahatinden büyük, ‘Bakımı yapılmamış abi bunların’ diyor, ‘Onun için çalışmıyor.’
*
Akşam yemeğinde zeytinyağlılar var. Beş kişiye iki tane dolma. Olsun! Yemekten sonra tatlı, meyve var mı? Yok... Çay, kahve? Ekstra...
Oysa karpuzun kilosu bir lira. Çay bedava.
*
Yerim olsa, aynı tesiste geçen iki günden böyle 20 tane ‘amatörlük örneği’ sayabilirim size. Oysa cennet gibi bir yer, güzel bir tesis, nefis yemekler, son derece güleryüzlü ve iyi niyetli insanlar. Koşuşturuyorlar, her aksaklığı gideriyorlar... ama iş işten geçtikten sonra!
Çünkü işi bilmiyorlar. Bilene para vermiyorlar.
Neyse, devamını haftaya konuşalım isterseniz.
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 02.08.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder