14 Nisan 2012 Cumartesi

Vasatokrasi

Devlet yönetim biçimleri genellikle Yunanca kökenli -krasi ekiyle oluşturulmuş kelimelerle tanımlanır. Bu sonek, ‘güç, iktidar, egemenlik’ ifade eder. Demokrasi (halkın iktidarı), aristokrasi (asillerin iktidarı), bürokrasi (memurların), teknokrasi (teknokratların), oligokrasi (küçük bir azınlığın), plutokrasi (zenginlerin), jerontokrasi (ihtiyarların iktidarı) vs gibi.
Bu tanımlar, en azından bazıları, şirket yönetim biçimleri için de kullanılabilir.
Bu hafta yine -krasi sonekiyle üretilmiş ve yine Türkçe'de doğru dürüst karşılığı olmayan bir yönetim biçiminden bahsetmek istiyorum. Siyasal bilimler kitaplarında yahut yönetimbilim teorilerinde pek yer almasa da, gerçek hayatta çok yaygın olan bir yönetim biçiminden, bir olgudan:
İngilizce ‘mediocraty’ yani ‘ortalama insanların, vasatların iktidarı’.  Biz bunun adını ‘vasatokrasi’ koyalım.
*
30 Kasım 2008 tarihli Hürriyet İK’da ‘Kifayetsiz muhterisler ve cahil cehaleti’ başlıklı bir yazıda bu konuya değinmiştim. Nitelikleri, eğitimi, bilgisi, birikimi yetersiz olanların organizasyonlarda yükselme şansının daha yüksek olduğunu yazmıştım.
Yine Peter Prensibi’nin de bu talihsizliği güçlendirdiğini söylemiştim. Bu prensibe göre, çalışanlar başarılı oldukça yükselir ve başarısız oldukları görevde takılıp kalırlar. Bu doğruysa eğer, koltuklar daima o makamı hak etmeyenler tarafından işgal ediliyor demektir. (... ki neyse ki her zaman öyle değildir.)
*
İşte vasatokrasi, bu iki prensibin diğer bir takım insani zaaflarla üst üste gelmesinin kaçınılmaz sonucudur.
Kendine güvenmeyen (kötü) yönetici kendinden vasıflı olduğundan endişe ettiğini (karşılaştırıldığında zararlı çıkacağını bildiği, gölge etme ihtimali olanı) asla yaşatmaz.
Kötü yönetici ‘iyi adam’ çalıştırmaktan korkar; çevresinde ‘yarın koltuğunu tehdit etmeyeceğinden emin olduğu’, kendisine rakip olamayacakları toplar. Yani vasat olanları.
Kötü yönetici, geldiği yeri asla hak etmediğini bilen, herşeyi (parayı, mevkii, gücü) kendisine borçlu olanları yükseltir.
Böylece, kötü yönetilen organizasyonların tepesinde bir vasatlar kastı oluşur.
*
Vasatokrasiyle yönetilen organizasyonlarda, bilgili, işine vakıf, kültürlü, çalışkan, dürüst ve doğru olmak gibi suçlar (!) asla affedilmez. Böyleleri, kötü yönetici ve adamları tarafından derhal fark edilir ve dışlanır. Ona başaramayacağı, kendini gösteremeyeceği görevler verilir. Başarılı olması riskine karşı gerekli bütün önlemler alınır. Tehdit hâlâ ortadan kalkmazsa, davetsiz misafir sindirilmeye çalışılır. (Bakınız Burcu Özçelik'in Mobbing'e artık sessiz kalmayın başlıklı yazısı - Hürriyet İK 5 Nisan)
Vasatokrasinin hakim olduğu organizasyonlarda, hiçbir başarı cezasız kalmaz. Marifet her zamanki gibi iltifata tabidir. Ama yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru. En nazik tabiriyle sadakat, pohpohlama ve yalakalık şeklinde işler.
Yükselmenin ve yönetime girmenin yolu, yeteri kadar vasat olmaktan (yahut öyle görünecek kadar akıllı olmaktan), tepe yöneticiler için asla tehdit oluşturmamaktan, aksine, onlarla aynı ‘kabı’ kullanmaktan yani ‘çete’ye dahil olmaktan geçer.
*
Abarttığımı biliyorum. Genellememek gerektiğini biliyorum. Maksadım sanıldığından çok daha büyük ve yaygın olan bu tehlikeye dikkat çekmek. Çünkü abartılı da olsa, vasatokrasinin bir yerlerde var olduğunu siz de benim gibi biliyorsunuz.
Biliyorsunuz değil mi?

Serdar Devrim, Hürriyet-İK 26.07.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder