Colleen McCullough'un romanı Gazap Kuşları'nı Fransızca tercümesinden okumuştum. Les oiseaux se cachent pour mourir yani 'Kuşlar öleceği zaman saklanır' şeklinde çevrilmişti.
Kitaptan çok, adından etkilenmiştim.
Vahşi hayvanların ölümü hissettiklerinde, yapayalnız, bir çalı dibine, bir ağaç kovuğuna saklanması bana çok romantik hatta trajik gelir.
*
Hugo Marsan'ın L'Assassin improbable romanında ise, bir emekli oyuncu, başarısızlığın ve hayatı ıskalamanın burukluğuyla, ölmek için değil ama, yeni bir hayata başlamak ve biten bir aşkı unutmak için küçük bir kasabaya sığınır, ama işleri umduğu gibi gitmez.
Romancı 'Yaşlanmak illa kenara (geriye?) çekilmek, bir şeylerden vazgeçmek demek midir? Niye insan, hayatının bir döneminde artık 'bir ihtiyar gibi' yaşamaya karar verir?' sorularına cevap aramaktadır.
*
Hürriyet İK'nın haftalık haber toplantısında kapak konusu ararken, 'çalışanların klişe hayalleri' diye bir konu işlemeyi düşündük, altını dolduramadık. (*)
Hepimizin aklına (piyangodan büyük ikramiye çıkınca yöneticimize koyacağımız postanın dışında) tek bir 'çalışan hayali' geliyordu döne döne:
Emekli olup bir sahil kasabasına yerleşmek!
*
Bu hayalin anlamı herkes için aynı mıdır, bilemem.
Ben, ne bu hayalden vazgeçebilirim ne de kendimi koyuverip kaptırabilirim.
O günkü ruh halime göre...
'Kendi işimi kurmak' ile 'bir sahil kasabasına çekilmek' arasında gider gelirim sürekli.
Yani mücadele etmeyi en azından denemekle, hayata teslim olmak arasında.
Sevdiklerini satıp gitme hissi dışında...
Kaçmak, yenilgiyi kabul etmek gibi gelir.
Sanki, adam gibi para kazanamamış (ne yazık ki başarının ölçüsü bu oldu artık) yahut mesleğinde bir yerlere gelememiş bizim gibilerin, hayatın yorgunluğunu atacağı 'hak edilmiş bir emeklilik'ten ziyade; mücadeleden kaçması; kendini unutturacağı, ama asıl başarısızlıklarını ve kendine bile itiraf edemediği bir kıskançlıkla, hak etmediği halde yükselişini izlediklerini unutacağı bir inzivadır bu hayal.
Yaşayacağı kadar yaşamış, göreceğini görmüş, eleğini asmış bir bilge gibi dünyadan elini eteğini çekmek bahane.
Yeni bir hayata başlamak, yeni bir maceraya atılmak yalan.
Kaybedilmiş bir kavganın yaralarını yalamak ve bu utancı unutmak için bir ricattan ibarettir.
*
Zaten kuşlar ölmek için saklanmaz.
Hayatta kalmak, kalabilmek için saklanır.
Bu hayvani bir içgüdüdür.
Yaralı, hasta, yahut yaşlı hayvan, bu halde düşmanlarıyla başa çıkamayacağını bildiğinden, saklanacak bir yer arar kendine; bir çalının dibine, bir kayanın altına, bir ağaç kovuğuna girer.
Tek başına, gözlerden uzak ölmek için değil.
Biraz daha yaşamayı umarak.
Fransa Kralı 15.Louis'nin metresi Madame du Barry'nin, giyotin sehpasında ölüme yalvarışı gibi:
‘Merhamet edin cellat bey, biraz daha izin verin bana!’
Not: Kaybedilmiş savaş deyince, Lübnanlı şair Halil El Hûri'nin şiiri geldi aklıma, ama ne yazık ki yerimiz yok: Ve sen yarın, bugünkü gibi, amaçsız bir gün daha yaşayacaksın. Ve başka bir kavgaya girip yine kaybedeceksin...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 19.07.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder