Komşunuz tekerleği sizden önce icat ederse, göz ucuyla bakıp taklit edebilirsiniz.
Barutu icat ederse, bir avuç edinip, siz de üretebilirsiniz.
Amerika'yı keşfederse, geminize atlayıp peşinden gidebilirsiniz.
Dokuma tezgâhını, matbaa makinesini, demir-çelik teknolojisini önce ithal sonra ikame edebilirsiniz.
Önde gidenlerin, sizden önce gelişen ve kalkınanların peşinden nefes nefese koşmak pahasına, belli bir mesafeyi koruyabilirsiniz.
Ama sıra, bilgisayar teknolojisine, yok genetik bilimine geldiği zaman (aç gözünü seyret, tekrarı yok bunun) eliniz böğrünüzde seyredersiniz.
Gecikmeyi telafi edemez (zaten etmeye de çalışmıyor; Türkiye'nin içler acısı eğitim sistemini adam etmek yerine, vaktinizi, enerjinizi hatta paranızı türban gibi, imam hatipler gibi abesle iştigale harcıyorsunuz), arayı asla kapatamazsınız.
Daha da acıklısı, makas her gün biraz daha açılır.
Aritmetik fark, geometrik hale gelir.
Kendinizi, en iyi şartlarda, bir ikinci lig ülkesi olmaya mahkûm edersiniz.
Muasır medeniyyet hedefinden kopar, bölgesel güç filan gibi mastürbasyonla yetinirsiniz.
Bilgisayar teknolojisi gibi, genetik bilimi gibi 21. yy'ın savaş meydanlarında nal toplarsınız.
Olan budur.
*
Genetik, tıp her gün yeni ufuklar açıyor.
Ağzımızın suyu akarak seyrediyoruz.
'Sevgililer Gününde kredi kartıyla 639 milyon lira harcama yaptık' diyen ekonomi haberlerini okurken bunu düşünüyorum.
'Serdar, ne alakası var?' diyeceksiniz. Var!
(Yazının 30. satırına geldim, çöpe atacak halim yok ya, bir yerinden bağlayacağım elbet!:)
Yukarıdaki haber, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir bilimsel haberle üst üste geldi.
Bilim adamları, istisnalar hariç her insanın, vergilerini öderken, yahut birisine bir hediye alırken, hatta arkadaşlarıyla baklavasına pişpirik oynarken verdiği paraya içinin 'cız' ettiğini hatırlatıyorlar. İnsanın normal davranışı bu.
Oysa 'hesapsız kitapsız harcayan' ve parasını sokağa atmaktan zevk alan insanlar da var.
Kaliforniyalı araştırmacılar, beynindeki 'amigdala' adı verilen çekirdek zarar gören insanların... para kaybetmekten korkmaz hale geldiklerini tespit etmişler.
Bu hastalar iddiaya girmekten, kumar oynamaktan hiç korkmuyorlarmış.
İki denek grubuna bir test uygulamışlar.
Sağlıklı insanlar, ancak potansiyel getirisi, kaybetmeleri tehlikesi olan paradan (riskten) daha yüksekse, iddiaya girmeyi göze alabiliyorlarmış.
Amigdalası hasarlı olanlar ise, ne kazanacaklarına bakmadan, varı yoğu iddiaya, kumara yatırabiliyorlarmış.
(Başkasının canıyla, geleceğiyle, parasıyla kumar oynayanlar bu kategoriye girmiyordur herhalde.)
İşte bu çalışmaları yapanlara gıpta ediyorum.
*
Tabii ki, sevgili başına ortalama 86 TL kredi kartı harcaması yapan milyonlarca romantik tüketicinin 'kafasına bir şey düştüğünü' iddia etmek yanlış.
Ama, Sevgililer Günü diye bir şey uydurup, 24 saatte 639 milyonumuzu hortumlayanların beyninin çok iyi çalıştığını teslim edebiliriz en azından.
Not: Başlarken, burada siyaset yazmayacağıma söz verdim. Yazmıyorum da. Yukarıdaki yazıdan siyasî anlamlar çıkarılabilir. Hemen söyleyeyim, bugünden örnek verdiğim için türban yahut imam hatip dedim. Yoksa ha bugünkü hükümet, ha eski hükümetler, al birini vur ötekine...
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 21.02.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder