14 Nisan 2012 Cumartesi

Ben guru gurusu olmak istiyorum

Gazetecilik efsanelerinden biridir: ‘Bir kere mürekkep kokusu aldın mı, bir daha bu mesleği bırakamazsın!’ Artık matbaalar gazete binalarından kilometrelerce uzakta, bugünkü gazetecilerin içinde bir matbaa gören neredeyse yok; ama iş değiştirme yahut kendi işini kurma cesareti gösteremeyenlerin bahanesi hâlâ değişmedi: Mürekkep kokusu!
Ben aynı lafı tavukçulardan, besicilerden de duydum (bir kere burnun yem/gübre kokusuna alıştı mı...) muhasebeciler hatta turizmcilerden de. Muhtemelen bu mesel, her mesleğe uygulanmıştır.
*
Gençler meslek/iş seçimi yaparken, hangi kriterlere göre karar veriyor, bilmiyorum. Bu konuda yapılmış iyi bir araştırma varsa, okumayı çok isterdim. Her koşulda, bilinçli ve isabetli bir karar verdiklerini söylemek zor. Oysa meslek/iş seçerken dikkate alınması gereken sayısız kriter vardır. Mesela bunlardan akla gelmeyen ama hayati önemdeki ikisini sayayım size:
BİR (Lise hatta üniversite mezunları gelmeyecek bir vâde sanırlar ama) Yaşlılığımda ne yaparım, emekli olursam nasıl geçinirim? sorusunun cevabı. Gençlerin carpe diem felsefesine yani gününü gün etmesine bir itirazım yok. Ama 40 yıl prim ödeyenlere ‘kaynak yetersiz’ bahanesiyle 800-900 lira emekli maaşı öderken, bilbortlara milyarlar gömen Sosyal Güvenlik Kurulu'na güvenmeseler ve emekli maaşına kalmasalar iyi olur.
İKİ (Hele bir meslek sahibi olalım, bir işe girelim de... demeden) ‘Yarın bu meslekte/bu işte tutunamazsam, ne ederim?’ sualinin cevabı. Kendi mesleğimden örnek vereyim:
Geçen hafta, bir haber için rahatsız ettiğim Çetin Altan, ‘Serdar, gazetecilik bir meslek değildir’ diyordu. Çok duyduğum bir gerçektir. Bir medya kuruluşunda iş bulamayan, yahut iş değiştirmek zorunda kalan/isteyen gazeteci (ticarete atılmak dışında ki becermesi ihtimali düşüktür) ne iş yapabilir? Ne iş bilir? Hemen de hiç... Yaşı ve morali elverirse, bir halkla ilişkiler şirketine kapağı atıp, elinde basın bülteni, eski ilişkilerini kullanmayı deneyebilir. Bunlar çok sağlamsa, büyük bir kuruluşun medya ilişkiler sorumlusu filan olabilir. Ama binlerce işsiz ve potansiyel işsiz medya mensubuna yetecek bir talep söz konusu değildir.
*
Yaşı ilerleyen bir gazeteci olarak bu acı sorular beni de düşündürüyor elbet.
Her aklın bir köşesinde yatan ‘bir sahil kasabasında kuşe-i nisyan ve inzivaya (unutulacağı bir köşeye ve yalnızlığa) çekilmek’ hayali bir yana, her ihtimali ümitsizce tartıyorum. Konular zamana ve ruh halime göre değişiyor.
Hürriyet İK'nın editörlüğünü üstlendiğimden beri, tarttığım olasılıklardan biri de guruluk.
Gün geçmiyor ki, bir PR şirketi yahut bir konuşmacı ajansı bize bir guru önermesin. Pazarlama, satış, iletişim, satın alma, İK, finans, management, çevre, duygusal akıl... artık aklınıza ne gelirse. Türkiye artık büyük ülke; öyle alelade uzman, profesör, konuşmacı gelmiyor. Gelenlerin hepsi üstünüze afiyet ‘alanında dünyada bir numara’ birer guru.

Hasılı, guru enflasyonu söz konusu. Böyle bir marketing gurusuyla bir öğle yemeği yedim. Davetliler önünde yaptığı standart konuşmadan sonra, bakiye fikirlerini ve ölümlülere açamadığı sırlarını küçük bir gazeteci grubuyla paylaştı. Söylediklerini dikkatle dinledim, çok satan kitabının giriş bölümünden ileri değildi. ‘Ben anlamadım zahir’ diye düşündüm. Yoksa bir saat konuşsun diye, ta Amerika'dan business class uçurulmaz, beş yıldızlı otellerde VİP ağırlanmaz, giderken cebine 10-15 bin dolar konmazdı.
*
Kim bilir, belki ben de emekli olunca guru olurum. İyi para var diyorlar. Dünyayı gezmenin ve nice kanaat önderine ‘fikir satmanın’ verdiği tatmin de cabası. Neredeyse 30 yıldır çalışıyorum; sadece gazetecilik değil, yapmadığım iş kalmadı. Bu kadar tecrübe ve birikimden bir gurultu çıkaramazsam eğer, ben de gider, guru gurusu olurum diyorum.

Not-1: Guru, sanskritçede ‘eğitmen, karanlıkları dağıtan’ anlamına gelirmiş. Guru, müritlerini karanlıktan yani cehaletten (gu) aydınlığa yani bilgiye (ru) çıkaran önderdir. Burada modern gurular söz konusu.
Not-2: Bilgiye, tecrübeye saygım sonsuz. Burada yaptığım, önüne geleni bize guru diye pazarlayanlara kinayeden ibarettir.


Serdar Devrim, Hürriyet-İK 21.06.20098

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder