14 Nisan 2012 Cumartesi

Çalışmak insanı özgür kılarmış

Auschwitz en bilinenidir ama, bir çok çalışma ve ölüm kampının kapısında (nazi kinizminin iğrenç bir ifadesi olarak) Arbeit macht frei yazar:
Çalışmak (insanı) özgür kılar!
*
Yıldız Kenter, ‘67 yaşını geçtiğim için konservatuvardan aldığım maaşı kestiler’ diyordu. ‘Bankaya gittiğimde 'Size para yok' dedikleri an yıkıldım. Parasız kaldım! Parasız kalan insanlar ne hissederse, onu hissettim. Şu an 600 lira emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorum.(Sabah-Günaydın, 21.09.2009)
Bu ayıptan bahseden Hakkı Devrim, ‘Yıldız Kenter'e, Türkiye’nin (aslında ödenmesi mümkün de olmayan) borcunun ifadesi, Allah rızası için bu mudur? Yalnız Yıldız sevgim ve saygım değil, kendim için de söylüyorum. Bütün yaşlı emekçiler için de. Basın dünyasında 'tasfiye' lafı edilmeyen gün olmuyor. Benim işsizliğim de yakındır. Ben de emekliyim. Ama emekli hakkı tanınmayan ve ödenmeyen bir memlekette yaşıyoruz biz. Verilen aylık değil, bahşiş... bile değil!’ diyordu. (Radikal, 22.09.2009)
*
Boşverin politikacıların ne dediğini, onlar söylemeye mezun; ama gazetelerin ekonomi sayfalarında bile, Türk ekonomisinin ne kadar iyi gittiğini, ne kadar zenginleştiğimizi, nasılda maşallah dünyanın bize gıpta ettiğini okuyoruz her gün.
Asgari ücretlinin 496 lira 53 kuruş maaş aldığı
Emeklinin 600-700
Memurun 1.000-1.500
Yabancı dil bilen üniversite mezunu gencin (o da kazayla iş bulabilirse) 1.000 liraya talim ettiği bir memleketten söz ediyoruz.
Dünya çapında bir sanatçısının 600 lira emekli maaşı aldığı,
80 yaşındaki gazetecinin ‘emekli maaşına kalırsam karnımı nasıl doyururum’ diye endişe ettiği,
50 yaşındaki gazetecinin ‘ölene kadar çalışmaya mahkûm olduğunu bildiği’ bir memleketten...
Fıkradaki boksörün, ‘Abi ringde biri var, beni fena marizliyor’ dediği gibi...
Ekonomi bu kadar iyi gidiyorsa gerçekten, bilmediğimiz, görmediğimiz birileri çalışanları fena marizliyor.
*
Ömrünü sefaletle, dışlanmışlıkla mücadeleye adamış Brezilyalı sosyolog, halk kahramanı Herbert Jose de Souza, yani Betinho ne der, bilir misiniz?
Değişim gerekli, değişim mümkün. Değişim, kaçınılmaz denileni reddetmekle başlayabilir. Sefalet kaçınılmaz değildir. Yoksulluk, toplumdan dışlanma kaçınılmaz değildir. Sefaleti sıradan bir vaka gibi gören, yoksulluğu doğal kabul eden bir toplumda yaşamak ahlâklı değildir.
Çalışanına ve emeklisine ‘bunu’ reva gören bir toplumda, ‘bunu’ görmezden gelerek yaşamak ahlâklı değildir.
Dört kişiden birinin işsiz olduğu, işsizin ve işsizlik korkusuyla titreyenlerin önlerine ne sürülürse eyvallah demek zorunda olduğu, iyi kötü bir işi olanların (ezici çoğunluğunun) boğaz tokluğuna çalıştığı, emeklinin ölüme terk edildiği bir memleket, bir tür ‘çalışma kampı’ değilse nedir?
Demek ki kapısına Arbeit macht frei yazmakta beis yoktur.
Ayıplamayacağınızı bilsem ‘Arbeit NAH frei!’ diyeceğim de, utanıyorum!
*
Şaka ve abartı bir yana, zenginliği tabana yaymanın zamanı geldi.
Emin olun, bu, herkesten çok, müreffeh azınlığın menfaatinedir!

Serdar Devrim, Hürriyet-İK 27.09.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder