Kendini terk etmeyi bilmek başlıklı yazının bir yerinde ‘şirketin zaman zaman 'kendini terk etmeyi' başarması, bunun için de başındaki adamın, yeni zamanlara daha uygun gençlerin önünü açarak (kendine rakip olabilecekleri yok ederek değil - bunu haftaya konuşuruz) 'bana müsaade' demeyi bilmesi gerekiyor’ demiştim. (15 Ekim)
Sadece bir kişi bana 'bunu haftaya konuşuruz demiştin?' diye hesap sordu. O da en dikkatli ve sadık okurum, Daviko!
Neyse, gönül koymayalım. O kapalı parantezi açmaya çalışalım.
Koltuğa yapışmak yetmiyor, orada rahat oturabilmek için, gözü koltukta olsun olmasın, yarın size rakip olabilecekleri yaşatmamak ve fazla uzayan boyunları urmak gerekiyor.
Bu her yerde ve her zaman böyle.
İsa'dan önce 6'ncı yy'da yaşayan Efesli Heraklitos, vatandaşlarına lanet eder:
‘Efes halkı, yetişkin erkeklerin ölmesini, çocukların vatansız kalmasını hak etti; çünkü onlar içlerinden en iyisini, Hermodores'i sürgün ettiler; 'Aramızda mükemmel biri olmasın; varsa başka yere gitsin' dediler’.
Ama bu da bambaşka bir yazı konusu.
*
Çok yazdım ama, 1960'ların ortalarında Nouvelles Littéraires'de, galiba Arthur Conte imzalı bir yazı dizisi yayımlanmış: ‘20’nci Yüzyılın Büyük Adamları’.
Roosevelt, Kraliçe Elizabeth, Lenin, Mao, Churchill, Salazar, De Gaulle...vd. Ve tabii ki Atatürk.
Yazı dizisi şöyle bir yorumla bitiyormuş (-muş diyorum çünkü babamdan dinledim):
Siyasette ‘BÜYÜK ADAM’ kimdir?
Yaşadığı toplum, ülkesi veya insanlık için büyük bir hayal kuran, büyük bir proje yapan ve yaşarken bu projeyi hayata geçiren siyasi liderlerdir. Roosevelt, Kraliçe Elizabeth, Lenin, Mao, Hitler, Churchill, Salazar, De Gaulle... bu tarife uyan devlet adamlarıdır. (diyor yazar)
Ama 'gerçek büyük adam' sıfatını kazanmak için üçüncü ve çok zor bir şart daha vardır:
Ölümünden sonra eserinin ayakta kalması.
İşte, diyormuş Conte, 20’nci yüzyılda devasa bir toplum projesi olan, yaşarken bunun gerçekleştiğini gören ve eseri bir müessese olarak ölümünden sonra da sapasağlam ayakta kalan, bu saydıklarımdan sadece iki büyük devlet adamı vardır: Lenin ve Mustafa Kemal!
Lenin’in eseri SSCB 1969’da çöktü.
Geriye 20.yy'ın en büyük devlet adamı olarak kim kaldı?
Bildiniz!
*
Ben de, bu makaleden her söz ettiğimde, şöyle diyorum:
Bir dördüncü şart ekliyorum bu üçüne. Diyorum ki, Büyük Adam ölüp giderken, yarattığı eserini sağlam ellere emanet edecek, yani yerine büyük bir adam bırakacak.
Bu açıdan da Atatürk, Lenin’den çok daha başarılı bir devlet adamıdır.
Lenin, ölürken eseri olan Sovyetler Birliği’ni istemeye istemeye de olsa kime bıraktı? Stalin’e...
Atatürk kime bıraktı? İsmet Paşa’ya...
*
Siyasetle sınırlamayıp, genelleyebiliriz: Birinci adam adam mıdır, kendine güveni tam mıdır?
Yoksa 'aman gölge etmesin' diye, 'yarın bana rakip olmasın' diye, 'her şeyini bana borçlu olsun' diye 'küçük adamlarla' çalışmayı tercih eden büyük çoğunluktan mıdır?
Birinci adamı tartmak için, daima ikinciye bakın! Üçüncüye, dördüncüye...
Kimlerle çalışmayı tercih ettiğine bakın!
Serdar Devrim, Hürriyet-İK 15.11.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder