14 Nisan 2012 Cumartesi

Ljedonosniçesvo

Politik Paranoya kitabında (*) adına kverulanstvo deniyordu. Meğer - Moskova temsilcimiz Nerdun Hacıoğlu arkadaşıma sordum - bu Bulgarlar'ın verdiği isimmiş; Sovyetler Birliği'nde adına ljedonosniçesvo diyorlarmış.
Daha adını bile doğru dürüst söyleyemediğimiz bu fenomen çok yaygındır.
Kitaptan aktararak tarife çalışayım:
(SSCB'de) Anormal düşünceler'in varlığı ciddi bir paranoid rahatsızlığın başlangıcı (olarak) kabul edilmişti. Yavaş ilerleyen şizofreni'nin özelliği olan 'anormal düşünceler'den biri, 'toplumun yeniden yapılanması' hayalleri kurmaktı. Bir başka ciddi gösterge 'kverulanstvo' yani 'şikayetçi olma durumu' idi. Sonuçta (SSCB'de) hükümet, ruhsal açıdan rahatsızlığı teşhis edilmiş bir vatandaşına ihtiyacı olan psikiyatrik bakımı sağlıyordu.
Tercümesi= Rejim muhaliflerini 'ruh hastası' diye psikiyatri hastanesi görünümlü hapishanelere kapatıyordu.
*
Bir ruh hastalığı seviyesinde olmasa da, bu 'şikayetçi olma durumu' günlük hayatta, özellikle de çalışma hayatında çok yaygındır.
Dikkat edin bakın, mutlaka iş ortamında 'işi şikayet etmek olan' bir iki arkadaşınız vardır.
Bunlar, her fırsatta, hemen her şeyden şikayet ederler. CEO'nun aldığı kararlardan tutun da, öğlen çıkan yemeğin tuzuna kadar, sanki 'bugün acaba hangi konuda sızlanabilirim?' diye bahane ararlar.
Ve bu eleştirilerine nadiren yapıcı bir çözüm yahut öneri eklerler.
(Ayrıca ikiye ayrılırlar: Delileri yüksek sesle söylenir, akıllıları alçak sesle... ama bu ayrı bir konu.)
Bir proje söz konusu olduğunda, işe 'neden yapılamayacağının' gerekçelerini saymakla başlarlar.
Böylece, başarısızlığa baştan mahkûm olan bu projede sorumlululuk almaktan kurtulurlar.
Kurtulamasalar da, başarısızlığın kılıfını (Ben demiştim!) önceden hazırlarlar.
Bu çalışanlar, benim (muhtemelen yanlıştır ama doğrusunu öğrenemedim) Oyuncu-Seyirci Kanunu diye tercüme ettiğim sosyal-psikoloji kanununun da etkisi altındadırlar.
Yani 'kendi davranışlarını dış sebeplere, başkalarının davranışlarını iç-sebeplere bağlarlar'.
Kendi başarısızlıklarının sebebi diğerleridir, dış etkenlerdir.
Ama başkaları başarısız olursa, bu onların başarısızlığıdır.
*
Genelde yöneticiler eleştiriden hoşlanmazlar.
Verdikleri talimatın sorgulanmasından, ‘evet ama...’ diye başlayan cümlelerden, projelerinin niye işe yaramayacağını dinlemekten hazzetmezler.
Buraya kadar, yani etraflarını, ağızlarından her çıkana ‘mükemmmmmel bir fikir efendim’ diye atlayanlarla, evet-efendim-sepet-efendimcilerle, arkalarından sövüp önlerinde takla atanlarla doldurmadıkça, haklıdırlar.
*
Bu kronik-müştekiler genelde şirketin, şu veya bu (ve genelde haklı) sebeplerle hayal kırıklığına uğramış; yetkinlikleri, gayretleri, başarıları görmezden gelinmiş; başkalarının haksız yükselişini kıskançlıkla sineye çekmek zorunda bırakılmış; bekledikleri itibarı görememiş küskün kıdemli çalışanlarıdır.
Bu insanları ne mi yapmak lazım?
Herhalde ljedonosniçesvo teşhisiyle akıl hastanesine kapatamayacağımıza göre... kazanmak lazım!
Ve bu insanları kazanmak o kadar kolaydır ki.
Ne yazık ki yerim sınırlı.
Ama şu kadarını söyleyeyim:
Biraz 'gaza getirmek' hemen de daima kâfidir...

(*) Politik Paranoya - R.B. Robbins, Dr. J.M. Post (Doğan Kitap)

Serdar Devrim, Hürriyet-İK 18.10.2009


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder